Yurtdışında yaşamanın hep iyi yanlarını, güzelliklerini anlatacak değiliz ya; biraz da zorluklarından bahsetmek gerek…

Başka bir ülkede yaşamaya karar verdiğinizde en yakınlarınızın burukluğu dışında herkesten, “Çok iyi yaptınız, keşke bizim de gitme şansımız olsa”, “Bu ülkede yaşanmaz artık, çocuğunuz için/kendiniz için en iyisini yaptınız” minvalinde cümleler duyuyorsunuz. Zor aldığınız kararınızın doğruluğunu destekleyen bu cümleler psikolojik olarak sizi çok rahatlatıyor, bu bir gerçek. Ama gerçekten sanıldığı kadar “güzel” mi? Hayatınız “kurtuluyor” mu?

“Dışı Seni, İçi Beni Yakar”


Dışarıdan görünen kısmı böyle olsa da, zorlanacağınız çok şey oluyor gittiğinizde. İster çekirdek ailenizle, ister tek başınıza gidin aşağıdaki durumların çocuğunu özellikle ilk zamanlarda yaşayacaksınız maalesef…

 

  • Herkes size özenir, siz onlara. Birlikteler, birbirlerine destek oluyorlar diye mutlu olur, kendi yalnızlığınızın daha çok farkına varırsınız.
  • Sadece gittiğiniz ülkeyi ve kültürünü değil, kendinizi de daha iyi tanırsınız. En çok kendinizle kalacağınız zamanlara hoş geldiniz…
  • Uzaktaki sevdiklerinizin başına bir şey geldiğinde, eli kolu bağlı oturmak zorunda kalırsınız. Tersi durumda onlar da aynı şekilde…

  • Tekseniz hastalanınca kendi çorbanızı kendiniz yaparsınız. Ailenizle geldiyseniz daha şanslısınız, nazlanabileceğiniz birileri var demektir:)
  • Yeni teknolojiler sayesinde sevdiklerinizi görerek konuşabildiğinize şükredip durur, sarılmayı bu kadar çok özleyebildiğinize şaşırırsınız.
  • Gittiğiniz ülkede kendinizi “yabancı”, ülkenizde “misafir” gibi hissetmeye başlar, aidiyet duygunuzu yavaş yavaş kaybedersiniz. Misafirlikte ayaklarını uzatarak yayılamamak gibi, en rahat olanında bile oranın “başkasının” olduğunu hissedersiniz.
  • Türkiye’de bayram ya da resmi tatil olduğunda sosyal medyada tatile giden, biraraya gelen tanıdıklarınıza bakarken, siz birazdan işe/okula gidersiniz.
    Gece vakti, “Karnımız acıktı, gidip bir ekmek arası” yiyelim diyemezsiniz.
  • Bir yabancıdan Türkiye hakkında duyacağınız kötü bir yoruma karşı ülkenizi hararetle savunur, takip ettiğiniz ülkenizin gündemine içinizden küfredersiniz.
  • Kim gerçek dost, kim sizi seviyormuş gibi yapıyor, kimin için daha değerlisiniz hepsini geldiğiniz birkaç ay içinde televizyondan izler gibi görürsünüz. Hayatınızdaki farketmediğiniz boş kalabalığı elersiniz.
  • Biraz şikayet edecek gibi olsanız, ne kadar “şanslı” olduğunuzu başınıza kakarlar. Çünkü duymak istedikleri; sizin orada ne zorluklar yaşadığınız değil, ne kadar güzel yaşadığınızdır. Biraz bahsetseniz, “Dönün o zaman ülkenize kardeşim!” mealinde cümlelerle karşılaşmanız çok olasıdır.
  • Ayrıca yakın-uzak farketmeksizin hemen hemen tüm tanıdıklarınız, sürekli yanınıza “birini” göndermeyi isterler.

    “Hep mi kötü, bizi çok korkuttunuz” dediğinizi duyar gibiyim. Hayır tabiki… Arka arkaya sıralayınca genellemiş gibi olsak da, her şey kötü değil elbette. Hatta, iyi yanları o kadar fazla ki, dönmek yerine kalmayı tercih ediyorsunuz. Kaldığınızda, uzaktan “Ne şanslı” denilen hayatınızın aslında zorlukları da olduğunu anlatmaktı amaç. Yine de şöyle düşünmek gerek belki de, ülkenizde kalsanız hiç zorluk çekmeyecek miydiniz? Sevdiklerinizden uzak değilsiniz, özlem çekmiyorsunuz diye hayat hep güllük gülistanlık mı olacaktı? O zaman olduğumuz yerden keyif almaya çalışmak; bardağın boş tarafını değil, dolu tarafını görmek en güzeli…