Göçtük mü, kaçtık mı?

Hiç düşündünüz mü?

Gitme sebeplerimizi düşündüm.

Durduk yere değil elbet, beni tetikleyen bir haber oldu. Yurtdışında yaşayan yönetmen oğullarını öldürmüş bir anne baba. İran’da olmuş olay. Delikanlı yurduna geri dönmüş ve öldürülmüş.

Daha başlığı okurken yazdım senaryoyu: oğlanın gittiğine tahammül etmeyen ana baba, “Vay, sen misin giden?” deyip girişmişler dedim, kendi kendime. Sonra gözüm kaydı alt satırlara, önce kesmiş, sonra doğramış, sonra ne yapmışlar bilmek istemedim. Bir de sebep gözüme ilişti: “namussuz hayat yaşayan oğulları” cümlesini gördüm. Daha önce de kızlarını kestikleri rivayeti varmış. Benzer sebepten ötürü muhtemelen. İçimden, “Bir de annenden dertlenir durursun, bak haline şükret,” dedim bir an. Kalsaymış keşke gittiği yerde çocukcağız dedim. Ama o ne yapmış, kendileri gibi olmasını isteyen ebeveynlerinin yanına dönmüş geri gelmiş. Olduğu haliyle kabul edemedikleri evlatlarını kesebilen zihniyete. Ortadoğu’nun makus kaderine dönmüş gelmiş. “Ya bizim istediğimiz  gibi yaşa, ya da bizim istediğimiz gibi yaşa”, başka seçenek tanımayan topraklara. Ne duygu sömürüsüne maruz kaldı kimbilir, derken, dedim hadi Elif, senaryoyu kısa kes.

Aileden Uzaklaşmak…

Bunca gidiş sebeplerimizden bir tanesi ailelerden uzaklaşma. Ama biz bunu kendimize itiraf etmeye utanıyoruz. Bin türlü sebep buluyoruz, iş diyoruz, güç diyoruz, yaşanmaz artık bu memlekette, diyoruz, nefes alamıyorum bu topraklarda diyoruz, çocuklar daha iyi okusun diyoruz, diyoruz da diyoruz. Ne acıdır ki, “Yetti artık baş edemiyorum ben bu ana babayla” diyen çıkmıyor. Hiç benim gibi, “anam narsist, uzaklaşmasaydım ben de onun gibi davranmak üzereydim evladıma” diyene rastlamadım. Hatta bunu dediğimde hep, “Aaa, deme öyleeee”lere maruz kaldım hep. “Sizin bildiğiniz gibi değil,” diye anlatmaya çalıştım durdum hep, onlara neyse. Her aile bir değil, her anne hayal edildiği gibi değil, her çocuk bünyesi aynı değil, niyeyse anlatmaya çalıştım.

Karşıma ne elli üstü kadınlar çıktı annesi aradığında hala eli ayağına dolaşan. Ya da bütün gün görüntülü konuşulan hattı açık tutan, sanki anne yan odada, bütün gün bağlantıda yaşayan. Ne methiyelere şahit oldum anneler gününde sosyal medyada  gitmiş olmanın verdiği vicdan azabıyla, ama hepimizin bildiği gerçek bambaşka olan. Oğluna aşk şiirleri yazan anneler gördüm doğum gününde ve bunu normal sayan duygulanan koca bir güruh gördüm. Memleketten değil, esas ailesinden gittiğini kendine fısıldamaya dahi utanan.

Çoğu okuyucu bir dolu itirazda bulunacak, biliyorum, ama ben o büyük acı gerçeği kendinden saklamaktan vazgeçmiş azınlığa sesleniyorum: sebeplerinizden biri eğer buysa, iyi ki göçmüşsünüz yavrular. Hepimize yalan söylemişler aslında. Bizi doğurup büyüten, yemeyip yediren ailemizin hayatlarımız üzerinde söz hakkı yok. Bizim toprakların yazdığı, herkesin sorgulamadan oynadığı bir senaryo bu.

İlle de bıçaklanmayı beklememek lazım… Ruhları da korumak lazım…

Bunun farkında olan herkese sesleniyorum: kendinize göçünüz kutlu olsun.

Yorum bırak