Serinin bir önceki yazısı::

Artık Yeni Bir İşim Var! / Kimya Öğretmeni Kanada’da Bölüm 6


Henüz iş değiştirmedim. Bir süre daha değiştirmem gibi duruyor. İş anlamında her şey yolunda. Daha az yorucu, zamanı belli daha da önemlisi iş/yaşam dengesi çok daha iyi. Bunları bir araya koyunca bir miktar daha az kazanıyor olmak kabul edilebilir bir hal alıyor.

Bu sefer özlemlerden bahsedeceğim. Yok yok öyle hüzünlü bir yazı beklemiyor sizi, tabii eğer devamını okursanız.

Yedinci ayımızı doldurmak üzereyiz. İyi kötü burada da anılarımız oluşmaya başladı. Güzel bir başlangıç yapmıştık ve öyle de devam ediyor. Bu şekilde devam etmesi yönünde tüm temennilerimiz.

Şu an yaptığım işte düşünmeye çok fazla zamanım oluyor. İş ile ilgili kafamı yormamı gerektiren pek de bir şey olmadığı için genelde düşünüyorum, kıyaslıyorum, kendimi dinliyorum. 

Dinlenme molalarımda kitap bile okumaya başladım. Kitap okumayı özlemişim mesela. Türkçe kitap tabi ki burada bulmak zor. Vaktiyle “E-kitap okunur mu yeaa, kitap dediğin kitap olmalı, elle tutulur olmalı, okunmalı ve evdeki kitaplıkta yerini almalı.” diye düşünen ben e-kitap okuyucusu oldum. Buraya gelirken kitaplığımı dağıttığımdan bahsetmek istemiyorum. Sonuç itibarı ile içerik önemli, okumak önemli.

Ayda bir, bazen daha sık cuma ya da cumartesi akşamları eşimle bir rakı sofrası kurardık. Bazen de dışarıda bir rakı soframız olurdu. Kapanmaların olduğu Covid döneminde rutine dönüşmüştü. Rakının yerini kimi zaman şarap ya da bira alabiliyordu ama bu bir tercihti. Şu an yaşadığımız kentte (St. John’s/NL) rakı yok. Uzo da yok. Varsa bile henüz biz keşfedemedik. Özlenir miymiş?  Evet özlenirmiş. Rakı yerine de daha çok şarap, bira sofralarımız var. Craft bira evlerinde ya da “liquor store”den aldığımız değişik biraları, içkileri deniyoruz. Farklı farklı ülke şarapları da ilgi alanımız oldu. Scotch viski denemelerine de başladım. Eşim genelde Bailey’s tercih ediyor. Farklı tatları denemek de güzel.

“Şöyle bir Boğaz havası alalım.”ların yerini okyanus kıyısında ya da göl kenarlarında yürüyüşler aldı. Sonuç itibarı ile temiz hava önemli.

Aranan Tatlar ve Yeni Mutfaklar

Kokoreç, midye olsa da yesek diyoruz. Evde henüz yapmaya cesaret edemedik. Midye var, hem de bayağı var. Kokoreç işini çözemeyiz gibi geliyor bana. Börek, kek yaptık bile. Evde yapabildiklerimizi ve mutfağımızın menüsünü buradaki malzemeler ile yapabileceklerimiz çerçevesinde daha da genişletmek yeni hedefimiz. Ama bir döner, bir lahmacun, bir çiğ köfte, bir pide yiyelim deme şansımız yok. Sonuçta burası Vancouver ya da Toronto değil! 😊 Onun yerine ‘Hint, İran vs. mutfağını deneyelim’ deme şansımız var. 

 

Bazı sebze ve meyvelerin tatları gerçekten farklı. Birisi bunu söylediğinde şeftali şeftalidir diyebilme ihtimalimiz yüksek ama öyle değil. Tadı gerçekten -iyi ya da kötü- farklı. Farklı yani, havasından mı suyundan mı bilemem ama farklı.

Yeni görüş ve deneyimlere açık olmak gerekiyor. Ön yargıları kırmak bazen zor oluyor ama açık görüşlü olmakta fayda var gibi sanki. Yine de sushi denemedim, denemeyeceğim de. Bu konuda hassasım. 


Arkadaş, aile görüşmelerine girmeyeceğim. Görüntülü konuşma hemen her şeyin çözümü. İsteyen her şekilde ulaşıyor. İnternet bu konuda büyük yardımcı.

Buraya gelmeden önce “her şeyi halledebiliriz ama özlem konusunu ne yapacağız” diye düşünüyorduk. Buna kendimizi hazırlamaya çalıştık. Yerine yeni alışkanlıklar, yeni deneyimler, yeni anılar ekleriz diye düşündük hep.


Karnımızı doyururuz, içecek bir şeyler de buluruz. Buradaki insanlar aç değil sonuçta. Çalışıp para kazandıktan sonra bunlar sorun değil gibi. Buraya yaşamaya geldik ve buradakilerle mutlu olmalıyız. Özlediklerimizi aramaktan, istemektense yerine koyduklarımızı kabullenmek daha kolay. Sonuçta eldeki kuş daldaki kuştan yeğdir. Elimizdeki kuşlara sahip çıkalım. 😊


Vaktiyle kimya öğretmenliği yapıyordum. Güzel günlerdi, seviyordum. Öğrencilerimi, öğrencilerle ilerlemeyi, ders anlatmayı, öğrenciler/öğretmenlerle sohbet etmeyi, bazen bunaltan evrak işlerini bile özledim diyebilirim. Yine öğretmenlik yapar mıyım, evet yaparım. 

Şu an ise bir ofis binasında çalışıyorum zor yanları da var, iyi yanları da var. Ama profesyonel olarak şimdi yaptığım iş bu. Diğerinin yerine bunu koydum ve bunu bilerek, kabul ederek buraya geldim. Şu an bu işle ilerlemekten mutluyum.

Kıyaslamak ve Özlemek Kaçınılmaz

İster istemez kıyas yapıyorum. İş, yemek, yaşantı, sosyal çevre… Aklınıza ne gelirse kıyaslama yapmak, geçmiş alışkanlıkları aramak, özlemek çok normal geliyor bana. Sonuçta 37 yıl yaşadığım ülkeyi, 13 yıl yaptığım işi bırakıp geldim. Hepsini bir anda silmek mümkün değil. Özlememek de anormal.

Yerine koyduklarımızla mutlu olmak da bir o kadar normal. Olumsuzu arayıp bulmak istiyorsak elbette buluruz. Bazen nefret ettiğiniz, defalarca geçtiğiniz pis bir sokağı sadece nefret ettiğiniz, defalarca geçtiğiniz bir sokak olduğu için özleyeceksiniz. Başka bir anlam aramak çok da gerekli değil.

Özlem kötü bir duygu değil. Özlem duygusu ile yaşayamamak kötü. Buradaki yaşantımı seviyorum, geldiğim yaşantıyı da seviyordum hala daha seviyorum. Kendi tercihlerimle, çok sevdiğim insanla yani eşimle buradayım ve mutluyum. 


Yaşam standardının yüksek olduğunu düşündüğümüz ülkeler mükemmel değil, her yerin kendine özgü sıkıntıları elbette oluyor, olacaktır. Bu sadece ülke ile değil herkesin içinde bulunduğu yaşam koşulları ile de ilgisi var. 

Özlemlerle yaşamayı ben öğrenebildim diyemem belki ama buna çalışıyorum. Oturup hayıflanmaktan daha kolay, daha anlamlı olacaktır…

Sevgiler…

Serinin diğer yazılarını okudunuz mu? Tıklayın!

Yorum bırak