Deli miydim acaba?

Bu soruyu kendime birçok kez sordum, nedeni ise o zaman 11 yaşında olan ikiz çocuklarım, bir köpek artı 6 adet dev bavul ile bir başka kıtaya eşim olmadan, üstelik daha önce hiç Kanada’yı görmemiş biri olarak gidiyordum. Kanada’dan önce son 5 yılını zaten yurt dışında, bir başka ülkede geçirmekte olan bir aile olarak rotayı bu kez Kanada’ya çevirmiştik. Tek fark; eşim yaklaşık bir sene bizimle olamayacaktı ve dilinden başka bir şeyini bilmediğim ve kimseyi tanımadığım bu kıtada tek başıma bir hayat kuracaktım. (o günleri düşününce karnıma yeniden kramplar giriyor)

İtiraf etmeliyim hiç kolay olmadı ama imkansız da değildi. Bir ay evcil hayvan kabul eden bir otel odasında 3+1 seklinde bir yaşam geçirdik. Geldiğimiz yer Windsor şehriydi, Detroit’in hemen yanı. Araştırmalarımıza göre en yumuşak iklimli, küçük, güzel, güvenli ve adaptasyon için ideal. Gündüzleri çocuklarım ve köpeğimi tek başlarına bir otel odasında bırakıp, emlakçı emlakçı gezip ev baktım. Telefon işini ilk hafta hemen halledemediğim için çocukları dualarla emanete alıp, işimi hızlıca bitirip otele telaşla geri dönüyordum. İçimin rahatlığı çocuklarımın çok iyi ingilizce biliyor olmalarıydı. Yani acil bir durumda en azından dertlerini anlatabileceklerdi.

Kadriye Abla ile tanışmak…

Bir ayı hazır market ürünleri, mikrodalgada pişebilecek tadı gayet mekanik güya ev yemekleri ve hazır makarnalar ile geçirdik ki bir gün bir market alışverişi esnasında Türkçe konuşmamızı duyan Kadriye abla “ a siz Türk müsünüz” diyene kadar… Hızlıca kaynaşıp benim de çok yeni edinip henüz numarasını dahi bilmediğim telefon numaramı kendisine iletmem mutlu bir tesadüf oldu. Bizi o aksam kendi evine aksam yemeğine çağırdı. 2018’de başlayan bu dostluğumuz bugün halen devam etmekte.

Kendisi beni Türk çevresi ile tanıştırdı ve o güzel dostlar bana burada birçok konuda yardımcı oldular. (Ev, okul gibi detaylara başka yazılarımda değineceğim için biraz yüzeysel anlatıyorum. ) Velhasıl, bir ay sonra bizim artık bahçeli, güzel, çocukların okuluna yakin bir evimiz olmuştu. Sıra eşyalara gelmişti ve Allahtan eski evsahibi bize bir adet çekyat ve bir yer yatağı gibi bir yatak bırakmıştı. Bir, iki hafta yatak ve koltukların gelmesini bekledik. Hafif bel tutulmaları ile geçen o günlerden sonra yataklarımıza kavuştuk.

Bu tanıtım yazısının amacı, bir anne/bir kadın olarak, tek başıma, çocuklarımı yanıma alarak çıktığım bu yolculuğun (ayrıca 12 saat bir köpek yavrusu ile yolculuk yapmış biri olarak) bugün mutlu sona ulaşmış olması. Bunu hayalleyen ama cesaret edemeyen kadınlara ve kızlara aktarmak istedim. O günleri gururla anımsıyorum. Şu an eşim de bize katıldı ve inanılmaz huzurlu bir hayat sürüyoruz. Bazı kararlar kolay alınmıyor ve kolay uygulanmıyor ancak kendi konfor alanımızı terk etmeden, burada söyledikleri gibi CHALLENGE etmeden kendi sınırlarınızın farkina varamıyorsunuz.

Windsor’dan sevgiler!

Yazar: Çiğdem Güner

Yorum bırak