Son dönemde yüz yüze buluşmaların yerini çeşitli telekonferans uygulamaları üzerinden gerçekleştirilen çevrimiçi görüşmeler aldı. Bu sayede hem sevdiklerimizle bağlantıyı kopartmadık hem de sohbete doyduk. Eğer siz de benim gibi artık sohbet edecek konu bulmakta güçlük çekiyor ama yine de sevdiklerinizle çevrimiçi vakit geçirmek istiyorsanız sizin için çok keyifli bir etkinlik önerim var; birlikte sanal sergiler gezmek!

Dijital dönüşümün gündemde olduğu son dönemde sanatın nabzı sergi salonları yerine dijital platformlarda atıyor. Bu dönüşüme Kanada’nın gözde sanat merkezlerinden biri olan Montreal Museum of Fine Arts (Montreal Güzel Sanatlar Müzesi) da hızlıca ayak uydurmuş gibi görünüyor. MMFA tarafından düzenlenen sanal turlar sanatseverleri birbirinden çeşitli sergiler ve etkinliklerle buluşturuyor. Gelin birlikte müzenin sanal olarak düzenlediği ‘’Paris in the Days of Post-Impressionism: Signac and the Indépendants (Post-Empresyonizm Günlerinde Paris: Signac ve Indépendants )’’ sergisine göz atalım.

@mbamtl/Instagram

Sergiye Giriş

Müzenin internet sitesinden ücretsiz ve kolaylıkla ulaşabileceğiniz sergide yaklaşık 500 tane eser sergileniyor. Serginin odak noktası Signac olsa da; Monet, Gaugin, Pissaro, Seurat, Degas ve Lautrec gibi dönemin farklı sanat akımlarını temsil eden, genellikle Paris ve etrafındaki yaşamı eserlerinde doğrudan ya da dolaylı olarak konu edinmiş diğer sanatçıların tablolarına da yer verilmiş. Eserler sadece estetik açıdan değil, aynı zamanda 1800’lü yıllardan Birinci Dünya Savaşının başlangıcına kadar olan süreçte Avrupa’da yaşanan politik ve sosyal olaylar çerçevesinde izleyicilere sunulmuş. Sanal ziyaretinizi yaparken sol taraftaki menüden sesli rehber özelliğini seçerek, eserlerin hem sanatçıların kişisel izleriyle olan bağlantısını hem de dönemin sosyal, politik ve kültürel olaylarıyla ilişkilerini dinleyebilirsiniz.

 

Noktaların Birleşimindeki Sanatçı: Paul Signac

Eserlerinde noktalama üslubunu kullanmasıyla bilinen Paul Signac 1863 yılında Paris’te dünyaya gelmiştir. Signac’ın dünyaya geldiği ve sanatını üretmeye başladığı 19. yüzyılın sonları orijinal ismiyle ‘’La Belle Epoque’’ dönemi olarak kaynaklarda geçer. Bu dönemin en karakteristik özelliklerinden biri edebiyat, müzik, tiyatro ve görsel sanatların gördüğü yoğun ilgidir. Bu dönemde Claude Monet gibi pek çok usta sanatçı görsel sanatlara getirdikleri yeni geleneklerle çığır açmışlar ve pek çok genç sanatçıya ilham olmuşlardır. Bunlardan biri de 16 yaşındaki Paul Signac’tir. Monet’nin işlerinden çok etkilenen Signac, ressam olmaya karar verir. Tıpkı Monet gibi eserlerine deneysel bir bakış açısı geliştiren Signac’ın ilgisini tonlar, çizgiler ve formlarla alakalı teoriler çeker ve bu konuda yapılan çalışmalara bizzat kendisi de katkıda bulunur. Bu durumun bir örneği  bu sergide  görebileceğiniz eserlerden biri olan ‘’Application of the Chromatic Circle of Mr. Ch. Henry’’ (Mr. Ch. Henry’nin Renk Çarkının Uygulaması) isimli litografisidir. Ch. Henry yaptığı yayında sıcak tonların ve soldan sağa sıralanan çizgilerin dinamojen özellikler taşıdığı ve dolayısıyla izleyicide zevk, neşe gibi duygular uyandıracağından bahsetmiştir. Bu yayında yer alan tüm grafik, şema ve görseller Paul Signac tarafından resimlendirilmiştir. Artık, sanat sergi salonlarında belirli bir kesime hitap etmekten çıkmış, baskı tekniklerinin gelişmesiyle beraber bu tarz akademik yayınlarda, tiyatro broşürlerinde, el ilanlarında ya da büyük posterlerde herkesin görebileceği yerlere, sokaklara taşınmıştır.

impressionistarts.com/ ‘In the Time of Harmony: the Golden Age is not in the Past, it is in the Future’ by Signac in 1893–95, currently at Mairie de Montreuil, Paris

 

‘’Salon des Indépendants’’ ve Sanata Demokratik Bir Yaklaşım

 

Sanatın belirli bir kesime hitap eden salonlardan herkesin görebileceği kamusal bir arenaya taşınmasında Société des Artistes Indépendants (Bağımsız Sanatçılar Topluluğu)’ın rolü çok büyüktür. Bu topluluk 1884 yılında Paul Signac’ın de aralarında bulunduğu bir grup sanatçı tarafından kurulmuştur. Bu yazının ilk başında La Belle Epoque dönemini anlatırken ‘’ışıltılı’’ ifadesini kullanmıştım. Ancak bu dönemin ışıltıların gölgesinde kalan bir karanlık tarafı vardır ve bu sosyal adaletsizliğin Paris ve çevresinde kol gezmesidir. O dönem devlet kontrolünde olan salonlar, sosyal adaletsizlik vurgusu yaparak kamusal konuları eserlerine taşıyan sanatçıların eserlerine yer vermemektedir. Bu durumu kabullenmeyen Seurat, Signac, Redon gibi sanatçılar bir araya gelerek ‘’sans jury ni recompanse’’ yani ‘’jüri de yok ödül de’’ sloganıyla ortaya çıkmış, sanatın ulaşılabilir olması gerektiği konusunda ısrarcı olarak, eserlerini sergileyemeyen Luce, Cezanne, Van Gogh ve daha pek çok sanatçının işlerine Salon des Indépendants çatısı altında yer vermişlerdir. Sanatın standartlara uygun, gelenekçi ve muhafazakar bir tekelden, demokratik ve bağımsız bir arenaya taşınmasında Salon des Indépendants çok büyük bir rol oynamış gibi görünüyor.

 

Kapanış Notları

 Signac eğer bu günlerde yaşasaydı  sanıyorum ki eserlerinin herkesin ulaşabileceği bu sanal platformda sergilenmesinden memnuniyet duyardı. Sanal sergiler, kolay erişilebilirlik açısından Salon des Indépendants ruhuna uygun birer arena benim yorumuma göre. Yukarıda sizlerle paylaştığım sergi notlarımı sesli rehberleri dinleyerek aldım ve  kendi dilimin döndüğü kadarıyla sizlere aktardım. Tabii paylaşamadığım ama bir o kadar ilginç pek çok nokta daha var. Siz de bu sergiye https://www.mbam.qc.ca/en/exhibitions/paris-in-the-days-of-post-impressionism-signac/#virtual-exhibition-5-16845 linkinden ulaşabilir, aynı zamanda eserleri de yakından inceleyebilirsiniz. Bir sonraki Montreal kültür sanat etkinliğinde görüşmek üzere!

 

   Yazar: İpek Işık

 

Yorum bırak